Dolar 34,1850
Euro 37,8363
Altın 2.906,50
BİST 9.070,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 27°C
Açık
İstanbul
27°C
Açık
Cum 30°C
Cts 27°C
Paz 20°C
Pts 22°C

ERMENİSTAN DA MİSAFİR OLDUĞUNUZ AİLE TÜRK OLDUĞUNUZU ÖĞRENİNCE

23 Mart 2016 00:53
122
A+
A-

Efe Tanay

23 Mart 2016

–     Hangi ülkeden geldin?

–     Türkiye.

(Yüzünde hiçbir mimik hareket etmeden, sadece gözleri biraz daha büyüyerek tekrar sordu)

–     Türkiye mi?

–     Evet

–     Türkiye’densin ama yani Türk müsün?

–     Evet Türküm.

Ermenistan’da evine misafir olduğum bir Anne ile yaşamıştım bu diyalogu. Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki otogardan kalacağım yere doğru yürürken tanıştığım bir genç beni yemeğe davet etmişti. Muhabbet ederek yürürken de samimi olmuştuk ve 1 saat sonra da evinde misafir olarak bulmuştum kendimi. Bir şekilde her ülkede insanların beni evlerine misafir etmesine alışmıştım ama Ermenistan’da bir ailenin evine misafir olmak benim için biraz değişik bir tecrübe olacak gibiydi.

Yemeklik erzakı benim almam şartıyla kabul ettim daveti, eve vardığımızda, ev ahalisinin yabancı bir misafirin geleceğinden haberleri olmadığını fark ettim. Evin Annesi beklenmeyen misafire, hemen her ev hanımı gibi oldukça misafirperver bir şekilde davranıyordu. Yemekler pişmeye bırakılıp zaman bulunca salona yanıma geldi. İşte o ara öğrendi Türk olduğumu. Şaşkınlık kelimesi bir ifadeye bürünecekse işte o Annenin o anki ifadesinden daha iyi bir şaşkınlık ifadesi olamaz sanırım. Sessizce geçen birkaç saniyeden sonra, bir iki nefes aldı ve “Benim dedelerim Türkiye’den geldi, ben Türkçe biliyorum” dedi, hafif tutuk bir Türkçeyle. Ne diyeceğimi bilemedim. Başka bir ülke de olsa “ne güzel, çok mutlu oldum” denirdi ama buradaki durum biraz farklıydı. Zira söylerken biraz yüzü düşmüştü. İlk önce nasıl cevap vereceğimi düşündüm, tam konuşacakken de, hangi dilde söyleyeceğime karar veremedim. Bir anda o şaşkınlığını üzerinden atmış, şaşkınlık sırası bana geçmişti.

Kızı Annesinin Türkçe konuştuğunu ilk kez görüyormuş. Soramadım ama belki Annesi de ilk kez bir Türk ile Türkçe konuşuyordu. “Türk dizilerine bakıyorum, o yüzden unutmadım. Ben küçükken evde ailem Türkçe konuşurdu” dedi.  Hayatım boyunca birçok ilginç durumla karşılaşmıştım ama 1 saat önce sokakta tanıştığım biri tarafından davet edildiğim bu evde karşılaştığım durum kadar izah edilmesi zor bir anım olmamıştı. Ben içinde bulunduğum duruma adapte olmaya çalışırken “Türkiye nasıl?” diye sordu. Biraz İstanbul’dan konuştuk, biraz doğudan. “Madem Türkiye’den geldin dur sana Türk tatlısı yapayım” diyerek tekrar mutfağa yöneldi. Yemekte Türkçesinin yetmediği yerde Rusça, benim Rusçamın yetmediği yerde ise Türkçe konuşuyorduk. Büyük dedeleri Van’dan göç etmiş. Evin büyüğü dede, konuşmaların hiçbirine dahil olmamıştı, ta ki, gerek duyduğunu düşündüğü an gelene dek. Van’dan bahsederken bir anda Türkçe olarak “Van, Van… Oralar bizim” dedi. Anne hemen müdahale etti, Ermenice konuştular ama beden dilinden belli oluyordu, yersiz bir konu, demişti sanki. Hemen yatıştırılan ortamda, kadehler tokuşturuldu. Dede de benimle kadeh tokuşturdu ama topluca çekildiğimiz fotoğrafa poz vermek istemedi. Yaş almış herkes gibi ağırbaşlıydı ama kaba değildi. O dönem Ermeni çetelerinin saldırılarına maruz kalan Türkler için de, ölüm ve kıyımlara maruz kalan ve geri kalanı göç ettirilen Ermeniler, için de büyük bir travma, tarihi anmak.

Evine misafir olduğum Dede’ye cevap verip tarihi konulara girmek yersizdi. 70 Yıllık hayatını Türkler tarafından öldürülmüş akrabalarının hikâyesini dinleyerek geçirmiş birine yıllardır duyduğundan farklı bir şeyi kabul ettirmeniz pek mümkün değil. Aynı izah zorluğu Ermeni çetelerinin saldırılarıyla hayatını kaybetmiş Türkler için de geçerli. Ortada hüzünlü bir tarih var ama konunun Türklere itham edildiği şekilde tek taraflı olmadığını bizzat iyi biliyorum. I. Dünya Savaşı döneminde, son demlerini yaşayan Osmanlı’ya karşı ayaklanan birçok halk gibi bazı Ermeniler de bağımsızlık isteği ile çeteler oluşturmuştu. Rize’nin Pazar ilçesinde Ermeni çetelerine karşı köyünü korurken, pusuya düştüğünü fark edince, ellerine geçmemek için tüfeğini çenesinin altına dayayıp, ayak parmağı ile tetiğe basarak kendini vuran Mustafa oğlu Şevki, benim büyük dedemdi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.