Dolar 35,8440
Euro 37,2194
Altın 3.225,97
BİST 10.004,38
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 7°C
Yağmurlu
İstanbul
7°C
Yağmurlu
Pts 7°C
Sal 7°C
Çar 4°C
Per 3°C

“Sınırlar Ve Sığınmacılar: Bir Suriye Örneği -I

13 Şubat 2012 14:35
171
A+
A-

A.Metin Uracin

16 Şubat 2012, Cumartesi

İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi’nce  16 Şubat 2012, Cumartesi günü, 14:00 – 17:00 saatleri arasında ” SINIRLAR ve SIĞINMACILAR  Bir Suriye Örneği” konulu toplantı yapıldı.

İstanbul Barosu’nun Dış İlişkiler Merkezi  Av. A.Metin Uracin tarafından yapılan toplantının açılış konuşmasında çok önemli bir yasa tasarısının tartışılacağını belirterek katılımcılara başarılı bir toplantı olması dileklerini iletildi.

Toplantının sunumu  İstanbul Barosu  Dış İlişkiler Merkezi  Üyesi AvZeynep Sinem Eryılmaz tarafından yapıldı.

Oturum başkanlığı İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Başkanı Av. A.Metin Uracin tarafından yapılan toplantı iki oturum halinde gerçekleştirildi.

Birinci oturumda,Türkiye’nin kıtaları birbirine bağlayan coğrafyası nedeniyle  tarih boyunca göç yolları üzerinde bir ‘Göç ve Göçmen Ülkesi’ olduğunu belirten Uracin, güneyden – kuzey ve doğudan – batı istikametine doğru olan halk nüfus hareketleri için Türkiye’nin bir ‘Geçiş Ülkesi’ olduğunu, Batı Avrupa ülkeleri istikametine doğru olan  mülteci ve sığınmacı akını açısından ise bir ‘ Kaynak Ülke’ olarak değerlendirilebileceğini, Türkiye’nin eski Doğu Bloğu ülke vatandaşları açısından, iş ve yeni bir yaşam kurmak için son gelinmek istenen yer ülkesi olarak  bir ‘ Varış Ülkesi ’ olduğunu belirterek konuşmasına devam eden Uracin, Türkiye’nin Balkan, Kafkas, Orta – Doğu ve Orta – Asya ülke vatandaşları için  gidilmesi gereken bir ‘ Özlem Ülkesi ’ olduğunu belirtti. Uracin, Türkiye de  bu alanda kanuni boşluğun olduğunu, bu nedenle ‘ YABANCILAR ve ULUSLAR ARASI KORUMA KANUN TASARISI ’  konusunda İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezince bu toplantının düzenlenmiş olmasının önemine dikkat çekti.

İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi  Başkan Yardımcısı ve Marmara Üniversitesi Devletler Özel Öğretim             Üyesi Yrd. Doç. Dr. H.Selin Pürselim, “Türk Vatandaşlık Hukuku’nda Göçmen Kavramı ve Alman Hukuku ile Karşılaştırılması”konulu ayrıntılı konuşmasında konu ile ilgili kavramlara ve tanımlara yer vererek alandaki kavram kargaşasına dikkat çekti. 

Toplantıda , CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz  ‘ SIĞINMACI KAMPLARI’ konulu konuşmasında vekil olarak yapmış olduğu mülteci kampları ile ilgili gezi, izlenim, ziyaret, görüşme ve meclis çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bilgiler vererek, öneriler ve acil olarak yapılması gerekenler konusundaki görüşlerini dile getirdi.

CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, Suriye istikametinden Türkiye’ye doğru toplu göç nüfus  hareketini çok yakından takip ettiğini,  bunun son yılların en büyük göç hareketlerinden biri olduğunu belirterek, göçün güncel sorunlarından çok  gelecekte çıkaracağı sorunlara dikkat çekti. Siyasi kimliği ile bir çok çalışma yaptığını belirten Eryılmaz, bu çalışmalara, sorunu kaynağından takip etmek için Suriye Devlet Başkanı Hafız Esat ile yapmış olduğu görüşmenin de dahil olduğunu belirtti. Sığınmacıların artarak çoğalan sayıları ile sınırların delik deşik haline dikkat çeken CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, bu durumun ilerde telafisi imkansız sorunlar çıkarmaya gebe olduğunu belirtti. Hem sınırlarımızın yakınında yerleşik vatandaşlarımız hem de Suriyeli sığınmalar için çok zor bir durumun bölgede cereyan ettiğini belirten Eryılmaz,  sınırlar, sığınmacılar sorunları ve çözümleri hakkında  TBMM’deki çalışmalar hakkında bilgiler verdi.

Eryılmaz,  “Ocak ayının son haftasında, Gaziantep’teki Güneydoğu Galvaniz Tesisleri’nde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 7 işçinin arasında Suriye vatandaşlarının da olması, bölgedeki kayıt dışı, sigortasız Suriyeli sığınmacı işçilerin varlığı konusundaki kaygıları derinleştirmiştir” diyerek, bazı kimselerin sığınmacıları ucuz işgücü  olarak gördüklerini ifade etti. Kamplarda barınan Suriyeli sığınmacı kadınların ve küçük yaştaki kızların durumuna da değinen Eryılmaz,  bu konudaki çok ciddi iddiaların Suriyeli sığınmacılara yönelik istismarların başka bir boyutunu oluşturmakta olduğunu sözlerine ekledi. Suriyeli sığınmacılar ve sığınmacı çocuklar konusuna da değinen Eryılmaz,  Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Tüzüğü’ne aykırı eylemlerin olduğunun altını çizdi.

İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Genel Sekreteri Av. Burcu Aslan toplantıda yaptığı konuşmada, ‘ SIĞINMACI KAMPLARI’ ile ilgili güncel ve istatistiki bilgiler verdi.

2011 yılı Nisan ayı içerisinde Suriye’de başlayan iç karışıklıklar nedeniyle, nüfus hareketlerine yönelik olarak bugüne kadar Türkiye’ye gelen Suriyeli sayısı 250 binden fazla olduğunu belirten İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Genel Sekreteri Av. Burcu Aslan, bu kişilerin Suriye vatandaşları için 7 ilde kurulan kamplarda, bir yılı aşkın süredir kalmakta olduklarını belirtti.


Kampların yer aldıkları iller ile 15 Şubat 2013 tarihi itibarıyla sığınmacı sayıları vermek suretiyle konuşmasına devam eden Aslan,

1. Hatay’da 13 bin 639,

2. Gaziantep’te; 34 bin 627,

3. Kilis’te; 13 bin 544,

4. Şanlıurfa’da; 84 bin 420,

5. Kahramanmaraş 16 bin 806,

6. Osmaniye 7 bin 952,

7. Adıyaman 9 bin 996,

8.Adana bin 470 kişi, ile hastanedeki yaralılar ve refakatçilerle birlikte toplam 182 bin 621 Suriyeli sığınmacının, Türkiye’de bulunduğu belirtti.

Suriyeli sığınmacıların 14 Çadır kent, 1 Geçici Kabul Merkezi ve 3 Adet Konteynır kentte kaldıklarını belirten Av. Burcu Aslan, bu sayının her geçen gün geometrik olarak arttığını belirterek İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi tarafından düzenlenen bu toplantının konusu olan “YABANCILAR ve ULUSLAR ARASI KORUMA KANUN TASARISI”  hakkındaki tartışma ve katkılar ile kanun yapıcılara verilecek olan mesajın önemine dikkat çekti.

Toplantıda söz alan CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ‘ YABANCILAR ve ULUSLAR ARASI KORUMA KANUN TASARISI’nın, kitaplaştırılmış nüshalarını katılımcılara takdim ederek, tasarı hakkındaki görüş ve yorumlarını madde, madde dile getirerek, TBMM ve ilgili komisyondaki çalışmalar ve süreç hakkında bilgiler verdi. Türkiye de yönetmelikler ve genelgelerle yürütülen bu alanın ilk defa bir kanun ile düzenlenmesi çalışmalarında bir tasarının şekillenmiş olduğunu belirten CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal İstanbul Barosu’nun tasarı hakkındaki hassasiyeti ile bu sıcak, can alıcı ve acil konudaki çalışmasından dolayı İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi’ne takdir ve teşekkürlerini iletti.

Türk hukuk mevzuatında mülteciler ile ilgili düzenlemelerin ve Türkiye Cumhuriyeti’nde, mülteci ve sığınmacıları ilgilendiren  ilk genel düzenleyici belgenin, 14 Haziran 1934 tarih ve 2510 sayılı İskan Kanunu  olduğunu belirten Tanal, Yabancıların İkamet Seyahati Hakkında 5683 sayılı Kanun  Resmi Gazete, 24 Temmuz.1950  yayınlanarak yürürlüğe girdiğini belirterek,  Pasaport Kanununun da, 1950 yılı tarihli olduğunun altını çizerek tasarının ve dikkatli hazırlanmış yeni bir kanuna olan ihtiyacın önemli olduğunu belirtti.

Artan bireysel ve toplu sığınma vakaları nedeniyle Bakanlar Kurulu kararıyla, 30 Kasım 1994’te Resmi Gazete’de yayınlanan ve kısaca 1994 Yönetmeliği olarak anılan Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılar  ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin,  mevzuattaki boşluğu doldurmak ve idari ve yasal çözümler oluşturmak amacıyla çıkarılmış olduğunu belirten Tanal,  1994 yılında kabul edilen bu yönetmelik, bireysel sığınma ve sık sık karşılaşılan toplu sığınma olayları karşısında neler yapılması gerektiğini düzenlemekte olan, sadece sığınma olaylarına ilişkin ilk ve  genel düzenleyici belge olma özelliğine sahip olduğunu ifade etti.

İltica hakkı ile ilgili en önemli uluslararası belge olan Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’nin , 28 Temmuz 1951 tarihinde Cenevre’de, Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş olduğunu belirten CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal , Türkiye tarafından hemen imzalanmışsa da onaylanması uzun zaman almış ve 1961’de yürürlüğe girmiş olan bu sözleşmenin başlangıç kısmında, amacın bütün insanların temel hak ve özgürlüklerden ayrımsız bir şekilde faydalanması ile mülteci ve sığınmacılarla ilgili sorunların devletler için ağır bir yük olduğu vurgulanmış, mültecilerin korunmasını sağlayan sözleşmelerin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği BMMYK tarafından nezaret edileceğini, sorunun çözümünün devletler ile BMMYK arasında işbirliğine bağlı olduğu belirtilmiş olduğunu sözlerine ekledi. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal,1967 Protokolü ile 1951 Sözleşmesi’ndeki zaman ve yer kısıtlaması kaldırılmış olduğunu, ancak, sözleşmeyi coğrafi sınırlama ile imzalayan Türkiye  ve benzeri akit devletlere bunu devam ettirebilme imkanı verilmiştir diyerek konuşmasına devam etti.

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal,  konuşmasında, Türkiye’ye sığınan ve sayıları 200 bine yaklaşan Suriyeli sığınmacının maruz kaldığı insan hakları ihlaliyle, istismarlara ilişkin alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla TBMM Başkanlığı’na   Meclis Araştırması açılması istemiyle başvurulmuş olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti.

“Suriye’de ikinci yılını dolduran çatışmalardan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli sığınmacıların sayısı 200 bin’e yaklaşmış durumdadır. Ülkemizde, kamplarda ve kiraladıkları evlerde barınmakta olan Suriyeli sığınmacıların insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Sömürülmektedirler. İnsan onurunu ayaklar altına alan olay ve kamuoyunda paylaşılmaktadır” dedi.

Toplantıda, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, bu konudaki çalışmaları ve çözüm önerileri hakkında bilgiler vererek  ve deneyimlerinden söz ederek konuşmasını sürdürdü.

Toplantı Helsinki Yurttaşlar DerneğiMülteciler Proje Direktörü Oktay Durukan tarafındanyapılan“GÖÇ ve İLTİCA ALANINDA SORUNLAR VE DEVAM EDEN REFORM SÜRECİ”konulu konuşmada Durukan, reform sürecinde İçişleri Bakanlığı TBMM alt komisyonunda Helsinki Yurttaşlar Derneği Proje Müdürü ve   Sivil Toplun Örgütü temsilcisi olarak katılmış olan bir kişi olarak süreç hakkındaki bilgi ve  tecrübelerini paylaşarak Suriye sorunu ile sığınmacılık sorununun birbirinden ayrılarak değerlendirmesinin isabetli olacağını belirtti. Birinin siyasi, diğerinin hukuki olduğunun altını çizdi.  

Ulusal Programda Türkiye’nin 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolüne taraf olduğu, Sözleşmede coğrafi sınırlamayı benimsediği, sınırlama kapsamında, her sığınmacı için non-refoulement (sınır dışı etmeme) ilkesine “titiz” bir şekilde riayet edildiği hatırlatıldıktan sonra Helsinki Yurttaşlar DerneğiMülteciler Proje Direktörü Oktay Durukan “ Coğrafi sınırlama konusu, Türkiye’nin katılım müzakereleri sırasında etraflıca ele alınarak, katılım aşamasında ülkemize doğudan bir mülteci akımını teşvik etmeyecek şekilde, gerekli mevzuat ve alt yapı değişikliklerinin gerçekleştirilmesine ve AB ülkelerinin külfet paylaşımı konusunda gerekli hassasiyeti göstermelerine bağlı olarak kaldırılacaktır ” denmiş olduğunu belirtti.

Münferit bireysel başvurularda bir çok hukuki sorunun yaşandığını belirten Durukan, hukuki yardımın burada önemli olduğunu belirterek iltica başvurularındaki emredici 5 günlük sürenin hak düşürücü süre olmasının, dil bilmeyen ve ülkeye yeni gelmiş sığınmacılar için imkansızlığın altını çizdi.

Daha sonra söz alan İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Başkanı Av. A.Metin Uracin örnek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına konuşmasında yer vererek,  Jabari vs. Türkiye kararından sonra artık Türk İdari Yargısında Türkiye’de  Yönetmelik hükümlerindeki usul kurallarına göre başvurusu yapılmamış ve ancak UNHCR tarafından 1951 Sözleşmesi korumasından yararlanması gerektiğine dair karar verilmiş kişilere kolaylık sağlanmakta ve prosedüre girmesine imkan tanınmakta olduğunu belirterek,  Jabari vs.Türkiye kararı şüphesiz konu hakkında Türkiye uygulamasına ışık tutan pilot bir karar olduğunu belirtti.

Her ne kadar iltica hakkı AİHS ve protokollerinde tanınmış ve koruma altına alınmış bir hak değilse de 3.madde açısından geliştirmiş olduğu ciddi koruma mekanizması, sığınma hakkı ülkede reddedilmiş kişiler için dahi sınır dışı işlemlerini uygulanamaz hale getirebilmekte olduğunun altını çizen Uracin, mahkeme Jabari kararında Türk İdari Yargısı ve iltica mevzuat ve uygulamasını 3. madde açısından değerlendirmiş, mevzuat ve uygulamanın çok yetersiz olduğu kanaati ile Sözleşmenin 3. ve 13. maddesine aykırılık tespit etmiştir dedi. Bu kararda UNHCR’ ın başvurucuya mülteci statüsü tanıdığı bilinmesine rağmen Polis ve İdare Mahkemesi tarafından sadece yasal süresi içinde iltica başvurusunda bulunulmamış olmasına dikkat edilerek başvurunun ret edilmiş olmasının kabul edilemez olduğunu, bu anlamda etkili bir başvuru yolunun mevcut olmadığını belirtmiştir dedi.

Bu davanın yanı sıra   Mamatkulow&Abdurrasuloviç vs.Türkiye kararında AİHM 3. maddeden yapılan başvuruyu ilgili kişilerin Özbekistan’da işkence ve kötü muameleye maruz kaldığının ispat edilememesi nedeniyle, 6. maddeden yapılan başvuruyu da 3. madde hakkında yaptığı değerlendirmeye atıf yaparak ve sınır dışı kararının medeni hak ve yükümlülük ile ceza alanında bir suçlama olmadığının altını çizerek ihlal edilmediklerine karar vermiş olduğunu belirten Uracin, bununla birlikte başta verilen sınır dışı edilmemesi yönündeki tedbir kararına rağmen başvurucuların Özbekistan’a iade edilmiş olmasını 34. maddenin ihlali olarak tespit etmiştir dedi. Uracin,Türkiye’nin 3. maddeden bir ihlal kararı almamak için başvurucuları Özbekistan’da Elçilik yetkilileri vasıtasıyla tutuldukları cezaevinde sürekli takipte bulunması bile bu kişilerin işkence veya kötü muameleye maruz kalmaması adına çok önemli bir koruma sağlamış olduğunu sözlerine ekledi.

İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Elif Sevüktekin konuşmasında, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu alanında Adli Yardım ve mecburi müdafilik gibi mekanizmaların yerleştirilmesi gerektiğini belirterek önerilerde bulundu.

Sevüktekin, Ceza Muhakemesi Kanunu 150/2 maddesinde aşağıdaki şekilde değişiklik yapılarak sığınmacı, mülteci ve sığınma-iltica talebinde bulunması muhtemel yabancıların zorunlu müdafi kapsamına alınması gerekmekte olduğunu belirtti.

CMK 150/2  “Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz  ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.” değiştirilerek,

“ Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz veya Türkçe bilmeyen yabancı uyruklu mağdur ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendir ” olmasını gerektiğini belirtti.

Sevüktekin, gerekçe olarak her yıl  çeşitli nedenlerle Irak, İran, Afganistan gibi ülkelerden kaçarak yasa dışı yollarla Türkiye’ye giriş yapan bir göç hareketine tanıklık ediliyor olduğunu, bu göç hareketi ülkesindeki yoksulluk nedeni ile kaçan göçmenleri kapsadığı gibi, Türkiye’nin de taraf olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde ülkesinde zulme maruz kaldığı veya zulme maruz kalmaktan korktuğu için Türkiye’ye sığınan yabancıları da kapsamakta olduğunu, sığınma nedeni ile sınırları yasadışı yollarla aşıp Türkiye’ye giriş yapan yabancılar 1951 Cenevre Sözleşmesinin 31. Maddesi gereğince herhangi bir kovuşturmaya tabi tutulamayacaklarını ve cezalandırılamayacaklarını kapsadığını, fakat sığınma taleplerini yetkililere ulaştıramadan hareket halinde yakalanan yabancılar pasaport kanununa muhalefetten yargılanabildiklerini ve cezalandırıldıktan sonra sınır dışı edilebilmekte olduklarını sözlerine ekledi.  İşledikleri suç CMK 150/3 kapsamına girmediği için herhangi bir avukat yardımı alamamakta olduklarını belirten İstanbul Barosu Dış  İlişkiler  Merkezi  Yürütme Kurulu  Üyesi Av. Elif Sevüktekin, Türkçe dilini ve Türkiye Cumhuriyeti hukukunu bilmedikleri için sığınma haklarını dile getirememekte ya da istisnai olarak tercüman aracılığıyla dile getirseler bile bu istemleri kayıt altına alınmamakta olduğunu, bu nedenle de temel bir insan hakkı olan ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesin 14. Maddesinde yer alan sığınma hakkından yararlanamamakta olduklarını belirtti. Sevüktekin, yeni bir düzenleme ile görevlendirilecek bir avukat, göçmenler ile sığınma-iltica talebinde bulunmak isteyen yabancıların ayrıştırılmasında önemli bir rol oynayacak ve zulümden kaçıp sığınma hakkını kullanmak isteyen kişilerin haklarının korunmasında önemli bir etki yaratacaktır dedi. Sevüktekin, bu durumun Adli Yardım kapsamına alınmasının çok sayıdaki genç avukat içinde mesleki ve ekonomik hak edişi ifade edecek olan bir kaynak olarak mesleki profesyonelliğe geri döneceğinin altını çizdi.

İstanbul Barosu Dış  İlişkiler  Merkezi  Yürütme Kurulu  Üyesi Av. Elif Sevüktekin, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile ilgili değişiklik yapılması gerektiğini,yönetmelik 5/2 maddesinde değişiklik yapılarak sığınmacı, mülteci ve sığınma-iltica talebinde bulunması muhtemel yabancılar zorunlu müdafi kapsamına alınmalarının uygun olacağı kanaatini belirtti.

 Sevüktekin Yönetmelik 5/2 mevcut halinin “ Şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malûl veya sağır ve dilsiz ise ya da hakkında alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı soruşturma ya da kovuşturma yapılıyorsa istemi aranmaksızın barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir. Ancak bunun için şüpheli veya sanığın müdafiinin olmaması şarttır. ” değiştirilerek

“Şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malûl veya sağır ve dilsiz  veya Türkçe bilmeyen yabancı uyruklu mağdur ise ya da hakkında alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı soruşturma ya da kovuşturma yapılıyorsa istemi aranmaksızın barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir. Ancak bunun için şüpheli veya sanığın müdafiinin olmaması şarttır.”  eklenerek tadil edilmesi kanaatini sözlerine ekledi.

Sevüktekin, yönetmeliğin 5. maddesine 7. fıkra eklenerek İçişleri Bakanlığı’nın idari kararı ile “yabancı misafirhaneleri”, “kabul veya geri gönderme merkezleri”, “havaalanı serbest bölgeleri” veya “jandarma ve polis karakolları” gibi alanlarda alıkonulan sığınmacı, mülteci ve sığınma-iltica talebinde bulunması muhtemel yabancılar zorunlu müdafi kapsamına alınması kanaatinde olduğunu konuşmasında dile getiren Sevüktekin, “[Yukarıda] önerilen düzenleme ile görevlendirilecek bir avukat, idari kararlarla özgürlüğünden yoksun bırakılmış yabancıların özgürlük haklarının korunmasında, söz konusu işlerimin yargı denetimine girmesinde önemli bir rol oynayacak, Anayasa 19. madde, AİHS 5. maddede ve başkaca bir çok ulusal ve uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanmak isteyen kişilerin haklarının korunmasında önemli bir etki yaratacaktır” dedi.  

İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Yürütme Kurulu  Üyesi  Av. Nil Merve Çelikbaş “AB UYUM YASALARI 24.FASIL KAPSAMINDA İLTİCA ve GÖÇ “ konusunda yapmış olduğu konuşmasında, Türkiye-AB üyelik müzakere sürecinde ve müktesebat uyum çalışmalarında konu hakkında yapılması gereken çok iş olduğunu ve bu vesile ile Türkiye’deki mülteci hukuku perspektifine ve uygulamasına İstanbul Barosunun da hukuki  katkısı ile çok önemli ve olumlu bir açılım getirilebileceğini belirtti.

Mevcut Türk mülteci hukuk ve korumasının AB ülkeleri ile kıyaslandığında yetersiz ve geri kaldığının  açık olduğunun altını çizen İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi  Yürütme Kurulu  Üyesi Av. Nil Merve Çelikbaş, AB ülkeleri nezdinde son yıllarda mülteci korumasının sınırlarının gittikçe daraltılmaya çalışıldığı da ayrı bir gerçekliktir diyerek sözlerine devam etti. Evrensel insan hakları kriterleri ve uygulamaları dikkate alındığında Türkiye’nin AB üyelik sürecinde başta yaşam hakkı, işkence, adil yargılanma, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinde göstermiş olduğu gelişim ve iyileştirmeler kısa vadede mülteci haklarında da bir sıçrama gösterme potansiyeli taşımakta olduğunu belirten Çelikbaş, ancak AB’nin dış sınır çizgisini belirleyecek olan Türkiye için orta ve uzun vadede AB ülkelerinde görüldüğü gibi mülteci haklarına erişimin zorlaşması eğilimi şimdiden biz insan hakları savunucuları hukukçularda endişe uyandırmaya başlamış dedi.

Ulusal Programda 25 Mart 2005 tarihinde yürürlüğe giren “İltica ve Göç Ulusal Eylem Planı” nda öne çıkan vurgunun, konunun AB üyelik müzakereleri ile sıkı bir ilişki içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Av. Nil Merve Çelikbaş, anlaşılan odur ki, Türkiye, AB üyeliğini kesinleştirmedikçe bu sınırlamayı kaldırmayı –kendisine göre haklı nedenlerle- istememektedir. AB üyeliği kesinleşince de AB müktesebatının zorunlu bir sonucu olarak ama “külfet paylaşımı” olacaksa yani kendisine sığınan mültecileri AB ülkelerine ekonomik fatura ve nüfus olarak paylaştırabilecekse, bu konuda karşı hassasiyeti ve “taahhütleri” görmesi durumunda bu sınırlamayı kaldıracağı kanaatinde olduğunu konuşmasına ekledi.

Nitekim, tüm bunlara bağlı olarak ulusal planın sonunda AB müktesebatının uygulanmasının ve coğrafi kısıtlamanın kaldırılmasının Türkiye’ye getireceği olası yükün tespiti hakkında bir araştırma başlatılması, ve külfet paylaşımı konusunda çalışmak üzere Türk yetkilileri ile AB yetkilileri arasında bir “görev gücü” nün oluşturulması istenmiş olduğunu belirten Av. Nil Merve Çelikbaş,  “Bundan sonra Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılım müzakerelerinin tamamlanmasına paralellik arz edecek şekilde, belirilen projelerin ve koşulların tamamlanmasının ardından coğrafi kısıtlamanın kaldırılmasına yönelik bir önerinin muhtemelen 2013 yılından sonra TBMM’ne sevk edilmesi  öngörülmüştür ki, önümüzde hukuki ve siyasi bir süreç bizi beklemektedir” kanaatini belirterek sözlerine son verdi.

Soru – cevap bölümünden ardından katılımcılara katılım belgeleri verildi.

Toplantıya İstanbul Barosu Meclisi Başkan Vekili Av. Nizar Özkaya, İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi  Yürütme Kurulu  Üyeleri  Av. Burcu Köseoğlu, Av. Ata Alkış, Av. Meltem Eğilmez, Av. Mehmet Uğurlu, Av.  Sinem Zeynep Eryılmaz, İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Üyeleri  Av. Özge Dündar, Av. Sabriye Dursun, Av. Hülya Arabacı Filiz, Av. Mehmet Zeki Gözlevi, Av. Eyüp Katı, Av. Arzu Köz, Av. Şirin Erdem, Av. İlay Çatalbaş, Av. İsmail Özer Kavlak, Stj. Av. Irmak Ceylan Beşiroğlu, Stj. Av. İrem Özoğlu, Stj.Av. Cansu Bayram, Stj. Av. Yasin Bertir, Alihan Erpınar, Eda Kaplan, Saadet Cansu Cevher, Yağmur Aktan, Serap Tepe, Nurdan Gürgen, Elif Mızrak, Helsinki Yurttaşlar Derneği’nden Dr. Asu Özgültekin, Hürriyet Gazetesi’nden Gazeteci Burcu Purtul ve Barış TV katıldı.

Toplantı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.