PALAMUT ve TORIK
A.Metin Uracin
3 Ekim 2009
Gezici Balıklar
Gezicilik. Göçebelik midir?
Yapılmış olan yarı- bilimsel bir araştırmaya göre insanlık
yazılı tarihinde, bir kuşak boyunca on sekiz kilometre
doğudan batı istikametine
göç etmiş olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
İlk okula giderken okulda dersler sabah başlardı. Öğlen zamanı bir saat tatil edilir, sonra derslere devam edilirdi.
Öğlen arası bir saatti. Eve bazen gitmez, Boğazın Sultan Tepesine oturur geçen gemileri sayardık. Orak – Çekiçli Sovyet gemilerini. Denizcilik İşletmesi Şileplerini. Panama, Yunan, Romen ve Liberya bandralı gemileri sayardık.
Çok gemi geçerdi.
Saymakla bitmezdi.
Gemiler gezen özgürlüktü. Bir başka uzak yerlere gidenlerdi. Bilinmeyen çekici tehlikelere doğru hareketlerdi.
Yerinde durup çürümeyendi. Su bile çürürdü. Yerinde duranın akıbeti çürüyerek ölmekti.
O günlerde duymuştum. Boğazda palamut akını var diye.
Palamut.
Akın.
Hareket.
Bir denizden bir başka denize giderken İstanbul boğazında yolu kesilen balık.
Palamut. Gezerek özgürleşmiş balık. Göz kamaştıran peşinden koşulan balık. Yerinde durana benzemeyen Palamut.
Her sene palamut beklerdim. Yolunu kesmemek için.
Palamut ailesini merak ettim.
Özgür. Süratli ve iyi yüzen. Palamut. On sekiz – yirmi derece suyu seven balık. Palamut.
Önce özgürce ve cömertçe denizlere bir milyon yumurta bırakıp, büyüyen sonrada yaşam kavgasına girip, Uskumru’nun, Kolyoz’un, İstavrit’in, Sardalye ve Hamsi’nin üzerine acımasızca giden balık. Palamut
Yumurtadan çıkıp parmak kadar olunca
Vanoz.
Parmağı geçince,
Gaco,
El kadar olunca,
Palamut.
Kol kadar olunca
Torik
Olan balık
Palamut.
Lüfer. Palamut, Levrek, Tekir ve İstavrit.
Çocukken balık tutardım.
Misine ile.
Misinemin ucuna kurşun bağlardım.
Kurşun, misine, kancaları bir liraya alırdım. Gümüş bir liraya.
Ağırlık yapması, ucuna yem takılı kancamı hızla suyun altına atması için.
Üsküdar çeşmesinin önündeki yıkık iskelenin üstünde oturur, ayaklarımı iskeleden denize sarkıtarak oltamın cengeline karidesleri yem olarak takardım.
Oltama hep bir kefal takılırdı.
Kefal gezici bir balık değil denirdi.
Göçebe olmadığı söylenirdi.
Ben Palamut ve Torik tutmak isterdim. Kefal gelirdi. Oltama gelirdi. Aynı oltama. Defalarca. Ben onu oltamdan çıkarır denize bırakırdım. O yine gelirdi.
İlk defa o zamanlar duyduğumu hatırlıyorum.
Balık ve Alık sözünü.
Kefal için miydi?
Yaralı – bereli kefalim. Yara bere içinde ki balık. Alık balık.
Karides.
Deniz Ürünü.
Balık olmayan.
O zamanlarda daha çok yem.
Bana her zaman Müslüman mahallesinde salyangozu hatırlatan. Karidesim.
Karidesi ‘Balık Pazarından’ alırdım.
Üsküdar Balık Pazarından.
Yirmi beş kuruşluk karides alırdım.
Kromdan yirmi beş kuruşa.
Kırmızı ete benzemezdi karides. Kimse yemezdi. Salyangoz muamelesindeydi.
Nereden bilinebilirdi ki.
Yıllar sonra, salyangoz ‘Estragon’ olacak ve ‘ Foliya’ içinde fırından çıkıp züppe masalarda yerini alacaktı.
Daha sonraları da Anadolu’nun pişmiş topraklarından yapılmış güveç içinde, sakız gibi yapılmış peynir altında ‘ Garrnal’olacaktı.
1915 yılında İstanbul Balıkhanesi Müdürlüğü yapmış olan Karekin ’in Balık ve Balıkçılık kitabı okunmadan önce Balıkçılar Cemiyeti’ne gidilip, önce rastgele denilip ,sonra da olta, misine, kurşun, ağ muhabbetine kulak kabartılabilseydi?
1909’dan 1923’e kadar İstanbul Balıkhanesi’ne bir yıl içinde denizden çıkarılıp getirilen balıkların,
“ …Kılıçbalığı, orkinos,
torik, palamut,
uskumru, çiroz ,kurutulmuş uskumru, kolyoz, lüfer, sardalye hamsi,
kefal,
levrek, gelincik, kaya, mersin, istavrit, izmarit, istrongiloz, kırlangıç, mazak, öksüz, barbunya, tekir, gümüşbalığı, hani,
iskorpit,
lipsoz, mercan, sinağrit, karagöz, eşkina, minakop, kalkan, bıyıklı, pisi, berlam, mezgit, kupes, tırpanagiller ve köpekbalıkları, zargana, dülger, supya, ahtapot, kalamar ..’’ olduğu görülecekti.
Şimdilerde,
“Balıklar Göç Etmeyi mi Unuttu”,
Göç etmek gezmektir. Gezmek özgürlüktür. Özgürlük güzelliktir. Güzeller sevilir. Sevilen sever.
Haydi Rastgele.
Göçmen güzelin yolunu keselim.
Denizlere dört mevsim sadık kalmayan gezginciyi Palamut’u yemeye gezerek gidelim.