DRAM ve MELODRAM,
A.Metin Uracin
8 Nisan 2012
İnsanın dramı nedir, bilir misiniz? Felek
Bir arkadaşım vardı. Abanoz sokaklı. Yeşilçam Abanozlu. Annesi güzel fransızca konuşan bir kadındı. Sinema tutkunu. Amstel nehrinin üstünde yaşardı. Amsterdam’ın kalbinden geçen nehrin üstünde bir tekne evde yaşardı. Sinemayı severdi. İstanbul’dan yıllar önce kopmuş, uzaklaşmıştı. Amstel nehrinin taş kıyısından taş merdivenlerden inilerek evine gidilirdi. Tam on bir basamak merdiven. Nehir suyunda sallanan tekneye adım atar atmaz hemen konuya girerdi. Selam verir gibi.
Dram ve melodram.
Yeşilçam ve Abanoz sokağı. Filimler. Sahne ve sahnedekiler
Şakayla karışık, Sadri Alışık. Belgin Doruk, babası moruk. Hüseyin Baradan, çekilin aradan. Aramız dargın, Cüneyt Arkın. Kırmızı erik, Fatma Girik ile başlar dram ve melodramla devam ederdi. Mantıklı konuşurdu. Kendisine sabit düşünen idea fix diyenlerde vardı, dünyayı ti’ye alan filozof diyenlerde. Nakarat şeklinde tiyatro sahnesindeymiş gibi söylediklerini hatırlıyorum.
”….Dram gelenek olmuş ağlamaktır…,” derdi.
”….Kahramanlarım, ağlayalım. kapalı, dar, yaşamaktan çıkıp, dünya içinde yer alalım…., günlük yaşamın içinde olalım…durumları, davranışları bu yaşamın koşullarıyla belirleyelim. duygulardan, tutkulardan çok, koşulların etkisiyle, bu durumla karşı karşıyayız…, elimizden geldiği kadar bu durumun üstesinden gelmeye çalışalım. Kahramanlarım, durumda bir güç denemesi, bir sınav ortaya çıkarsa. bu sınavla kendi kendinizi daha iyi tanır, güçlü ya da zayıf yönlerinizi öğrenir, elinizdeyse zayıf yönlerimizi güçlendirmeye çalışırız…”
”….böylece, anlattım. bu sınavı anlattım …” derdi,
”….bunun buraya, nasıl ve neden geldiğini açıklamak için anlattım diye devam ederdi…,
Melodram diye devam ederdi
”….Melodram..” ”….. acıklı rastlantılar üzerine kurulmuş, kolaya baş vuran aşırı duygulu acıklı olandır…” ”….şarkılı diyalogdur…. gelişmemiş insanların tuttuğu yoldur…., bozuk ağlamakdır….,
”……melodram her şeyi kalıplar içinde ele almaktır…. insanları, olayları, durumları, duygular hep kalıplaştırmakdır….,”
”…kutuplaşmaktır…”
”….Melodram, dünya iyiler ve kötüler olarak kesinlikle ikiye ayırmaktır….. İyiler ile kötüler arasındakiler daha başlangıcından bellidir: İyilerin başına gelmedik şey, kalmaz; ama yine çoğunlukla, beklenmedik bir kurtarıcı, beklenmedik bir anda ortaya çıkarıp her şeyi tatlıya bağlamayın…..”
”…… nöbetleşe izler peşinde gitme…..”
”…Melodram…”
”……İnsanları en kolayından etkilemek amacıyla en ucuz yollara başvurmaktır….. olağanüstü durumlar, olağanüstü rastlantılar, çapraşık olaylar düzenlemektir…….” diyerek devam ederdi.
Tüm bunları nasıl ezberlediğini ve dahası nasıl hatırasında muhafaza ettiğini hep merak ederdim. Sormazdım. Düşünürdüm. Çok senaryo okumuş olduğunu var sayardım. İstanbul’da bir tane Yeşilçam vardı. Abanoz sokaklı arkadaşım nakaratlar eşliğinde zamanı hatıralarında tutmuştu.
Seneler, seneler öncesini düşündüm. On altı yaşındaydık. Üç arkadaştık. Kadıköy deki Osman Ağa camii yanında, balık pazarı girişinde Arnavut lokantasına plaki yemek için giderdik. Üç sıra arkadaşıydık. Arnavut lokantasında birbirimize söz vermiştik. Bir yazı hazırlayacaktık. Üç sayfa bir yazı. Eleştiri ve Özeleştiri üzerine. Zorlanmıştık. Karalamıştık. Yazamamıştık.
Yeşilçam. Abanoz sokaklı arkadaşımı her dinlediğimde. Amstel nehrini üzerindeki teknede. Eleşti ve özeleştiri yazısını yazmayı tamamlamayı düşünürdüm. Dram. Melodram.
Eleştiri ve Özeleştiriye ne kadarda ihtiyacımız var.