Dolar 34,4746
Euro 36,4066
Altın 2.957,53
BİST 9.356,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cum 18°C
Cts 9°C
Paz 10°C
Pts 11°C

BİR DOKTOR ARANIYOR

2 Haziran 2013 11:40
173
A+
A-

A.Metin Uracin

2 Haziran 2013

Korku bir eşikti

Uykusuz geçirilmiş bir geçeden sonraki akşam yine hareketliydi. Gün boyu süren eylemler  her yere yayılmış gibiydi. Sokaklar kilitliydi. Yüzlerce sokak. Kavşaklardaki, dört yol ağızlarındaki ve ana arterler boyunca uzanıp giden sokaklar birbirlerini tanımayan insanlarla çevriliydi. Çevirmeydi. Barikatlarla çevrilmiş direnmeydi. Korkusuzca. Her şeyi istemeden. Sadece bir şey ister gibi. Paris. 1848. Paris komünü aklıma gelmişti. Sakız ağacı sokağından geçmiştim. Bizim sakız ağacı. Bu nasıl bir şeydi. Hafif esen, rüzgarlı ve biraz eğimli sokak. Sakız Ağacı. Görülmeye değerdi. Biraz ilerlemiştim. İki bin on üç yılının sıcak ve nemli haziranın birinci gününde. Öğle saatlerinden biraz sonra. Öğleden sonra derinliğinde. İşte. Galatasaray. Kavşak. Barikatlar. Bir gecede. Kondurulmuş. Barikatlar.Derme çatma. Birdenbire. Bu kültür de olan. Hızlı  ve  hemen. İstenen. Bir şey şaşıtmıştı beni .Yine bu kültürde olmayan. Sürekli ileri. Bu nasıl bir şeydi. İnsanlar var olduklarını mı hissetmişti. İnsanlar yoksunluk eşiğinden mi geçmişti. Korku bir eşikti. Eşik geçilmişti.

Beşiktaş Stadı.

İki bin on üç yılının sıcak ve nemli haziranın birinci gününde. Akşamdan sonraki saatlerde çok telefon gelmişti. Hukuki yardım talepleri ile dolu telefonlar gelmişti. Saat 23.05 de gelen bunlardan değildi. Telefon meslektaşlardan gelmişti. Telefonda. Sıkıştırıldık. Gazlanıyoruz bizi kurtarın denmişti. Beşiktaş. İskele. Çevresi. Mevki olarak tespit edilmişti. Hemen Harekete geçildi. Ben ve üç kişi o istikamete doğru gitmişti. Dolmabahçe Stadyumundan ileri gidilememişti. Dolmabahçe Stadyumu. Yukarıdan uzanan. Denize uzanan. Çocukluğumun büyülü sahası. Radyodan. Maçları Orhan Ayhan’nın  sesinden dinlerken gözümde hayalini kurduğum stat. Beş yaşındayken babamın elimden tutup maç dışı günlerde cimlerde top oynattığı stat. Beşiktaş Stadı. Doldurulmuş bahçenin üzerindeki stat.

İki bin on üç yılının sıcak ve nemli haziranın birinci gününün. Saat 23.25 de Dolmabahçe stadına gelmiştik. Beşiktaş. İskeleye gitmek için gelmiştik. Mahsur kalan avukat meslektaşlarımıza ulaşmak için gelmiştik. Barikatlar vardı. Daha fazla gidememiştik.

Bir Doktor Aranıyor.

Stadyumun önünde barikatlar görmüştük. Muhkem ve alevler içinde barikatlar. Çarşı gurubunun sert direniş yaptığı barikatlar. Saydık. Bir. İki. Üç.  Araları eli metre mesafeli denize doğru. Karanlık denize. Görülmeyen denize ve deniz ve yanında sürekli gaz bombası atan polise doğru barikatlar. Gaz. Gaz ve Gaz. Çocukluğumun stadı muharebe alanı olmuştu. Mahsur kalan avukat meslektaşlarımıza ulaşmak için barikatları geçmek yetmiyordu. Polisi de geçmek gerekiyordu. Karanlıkta insanlar. Gaz içinde. Korkutucuydu. Korku ile amacım birbirine mi karışmıştı.? Çarşı gurubuna sordum. Nasıl iskeleye gidebilirim? Önce kravatını çıkar dediler. Seni kendilerinden sanmazlarsa kötü olur dediler. Kravatımı çıkardım. Tekrar sordum. Siz direnişçi misiniz?  Hayır  ben  doktorum dedi. Ben size yardım ederim dedikten sonra yüzüme ilaç sıktı. Gözüme ilaç sıktı. Ağzımı kapattı. Sakın korkma birlikte gaz’a doğru koşacağız dedi. İsmini dahi sormadığım  doktor. Tek korkum dedi doktor. Portakal gazı kullanmaları. Portakal gazı kalıcı hasarlar verebiliyor dedi. Gözün kararır, şayet baygınlık geçirirsen panik yapma diye ekledi. Her şey 30 – 40 saniye içinde olup bitmişti. Çevreden deniz gözlüğü ve ilave ilaç aldık. Gaza doğru koşmaya başladık. Doktor gözün kararıyor mu dedi.  Hayır dedim. Koşarken Doktor deniz gözlüğünün faydası olmaz, çıkar istersen dedi. Koşarken. Çıkardım. Gaz fişeği üstümüze düştü. Doktor geri koşalım dedi.  Barikatlara geri koşmaya başlamıştık ki, doktor hadi şimdi tekrar ileriye koşalım dedi. İleriye doğru koşmaya başladık. Gaz içinde. Belirsizce. Başım döndü önce. Gözlerim karardı biraz ileriye gidince. Doktor koş, koş dedi. Koştum. Bir şeyin var mı dedi. Yok dedim. İskeleye ulaşmak üzereyken, doktor portakal gazı değildi dedi. Yirmi kat kuvvetlendirilmiş biber gazıydı dedi. Tadından mı anladın dedim. Güldük. İskeleye ulaşınca arkadaşlar sarılıp öpmek istediler. Yüzüm gazlı dedim. Öpmeyin dedim. Öpmediler. Doktor masallardaki gibi kaybolup aniden gitti. Zaten aniden gelmişti. Dünya mucizeler dünyası değimliydi sanki.

 Bir doktor aranıyor.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.