Dolar 34,3826
Euro 36,8470
Altın 2.970,27
BİST 9.184,82
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 13°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
13°C
Hafif Yağmurlu
Paz 17°C
Pts 17°C
Sal 16°C
Çar 14°C

SENED-İ İTTİFAK

27 Mayıs 2015 01:28
156
A+
A-

A.Metin Uracin

27 Mayıs 2017, Kanlıca Baro Bahçe

1808

KAĞITHANE ÇAYIRI

NEDEN ve NASIL     

   

                                                  

1807 yılında İstanbul’da III. Selim’e karşı bir ayaklanma olmuştu. Kabakçı Mustafa ve Arnavut Beşe ayaklanmaya öncülük etmişti. III. Selim  tahtan indirilmiş ve yerine Dördüncü Mustafa geçirilmişti.

Üçüncü Selim’i tekrar tahta getirmek için Alemdar Mustafa Paşa  16.000 kişilik askeriyle İstanbul’a yürüdü. Kendisi bugün ki Bulgaristan da yer alan ‘Rusçuk’ Ayanıydı.

Bunun üzerine III. Selim, IV. Mustafa tarafından öldürüldü. Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa tahta İkinci Mahmut’u geçirdi. Kendisini de geniş yetkilerle donatmış Sadrazam oldu. Esasında bir tür gölge Padişah gibiydi.

Alemdar Mustafa Paşa, devletin otoritesini İstanbul’da tekrar kurdu. Osmanlı İmparatorluğu’nun her yerinde merkezi otorite kurmak ve etkili kılmak için harekete geçti. Çünki, merkezî otorite İstanbul dışında etkisizdi.

Rumeli ve Anadolu’da bir tür yarı –bağımsız idarelerden söz edilebilirdi.

Mısır da Kavalalılar, Suriyede Genç Mustafa Paşalar, Mezopotamya da Bedirhanlar başta olmak üzere bir çok âyanlar âdeta bağımsız yönetimler kurmuşlardı. Bedirhaniler İngiltereye öğrenciler göndermiş, Barut fabrikası kurmuş, mühür ve sikke basımına başlamışlardı.  Alemdar Mustafa Paşa, Rumeli ve Anadolu âyanlarını İstanbul’a davet etti. Âyanlar İstanbul’a kendi askerleriyle birlikte geldiler ve şehir dışında konakladılar. Ayanların askerleri İstanbula renga renk üniformalarıyla geldiklerinde Padişahın askerlerinin sokağa çıkmadıkları rivayet edilmişti.

MEŞVERET –İ AMME

yada

SİYASAL – SOSYAL GÖRÜŞMELER.

29 Eylül 1808’de Kağıthane’de “meşveret-i amme”  denilen büyük bir toplantı yapılmıştı.. Toplantıda  ‘ meşveret ‘  yapıldı. Siyasal – sosyl konular konuşuldu. Konuşmalar tutanağa yazıldı. Konuşulduğu gibi yazıldı. Kararlaştırıldı. Kararlar alındı. Kararlara isim verildi.  “Sened-i İttifak” ismi verildi.  

Toplantıya;

1. Sadrazam,

2.Şeyhülislâm,

3.Kaptanpaşa,

4.Kadı Abdurrahman Paşa ,

5. Kadıaskerler,

6.Sadrazam Kethüdası,

7.Yeniçeriocağı,

8.Defterdar ve Reis Efendiler,

9.Eski Rikab-ı Hümayun Kethüdası Mustafa Reşid Efendi,

10.Bahriye Nazırı,

11.Çavuşbaşı,

12.Ruznamçe-i evvel,

13.Başmuhasebeci Ahmet Efendi,

14.Sipahiler Ağası,

15. Beylikçi ve Amedçi Efendiler,

16.Cebbarzade Süleyman Bey ,

17.Sirozlu İsmail Bey ,

18.Karaosmanoğlu Ömer Ağa  ve

19. Çirmen Mutasarrıfı  tarafından imzalanıp mühürlendi.

7 Ekim 1808 ve Padişaha sunuldu.

   Daha sonra Padişah II.Mahmut  Sened-i İttifakı   onayladı

 Senette;

 yönetimdeki şahsiyetler

“vükelâ-i devlet ”,

  Âyanlar

 “taşra memalik hanedanları ”,

Askerler,

 “ocaklar ” ifadeleri ile kaydedilmişti..

PEŞREV. YEDİ ŞART ve BİR ZEYL

Senet-i İttifak  bir “giriş”, yedi “şart” ve bir “zeyl”den oluşmuştur.

Sened-i İttifak’ın “giriş” bölümünde;

‘’ Devlet-i Aliyenin kuvvet-i kamilesi esbâbını istihsal ’’

Osmanlı devlet düzen ve otoritesinin sarsıldığı, devletin kuvvetlenmesimaksadıyla toplantılar yapıldığı ve sonunda bu ittifakın imzalanmış olduğu belirtilmiştir. 

1. Şart

“vüzera ve ulema ve rical ve gerek hanedanan ve gerek bilcümle ocaklar tarafından kavlen ve fiilen, sırren ve alenen bir gûna ihanet ve hilaf-ı emrü rıza tavru hareket zuhur ederse, badettahkik cesaret edenin te’dip ve ibret kılınması”

 Padişahın devletin temeli olduğunu tanımakta ve ona karşı için gayret edeceklerini taahhüt etmektedirler.

2.Şart, ‘’Tertib olunan asakir ve neferatın’’

Toplanan askerlerin “devlet askeri olarak tahrir” olunması kabul edilmiştir.  Bu duruma  “ocaklar tarafından itiraz ve muhalefet olunursa” onların hep beraber “te’dip ve def’u ref’ine… gayret eyleye”  taahhüt etmiştir. .

3.Şartta 

Hazinenin muhafazasına,  devlet gelirlerinin varidatı Devlet-i Aliye “mahallerinden tahsil ve tediyesine ve telef ve hasarattan” korunmasına riayet edeceklerini taahhüt etmişledir.

4.Şart 

Sadrazamdan gelen emri Padişahtan gelen bir emir olarak kabul edeceklerini, karşı gelmeyeceklerini taahhüt etmişlerdir.

İstisna olarak,  sadaret makamı da“hilaf-ı kanun” işlere girişirse, senedi imzalayanlar, bundan “davacı olup bilittifak men’ine” çalışacaklarına söz vermişlerdir.

‘’ aharın memuriyetine tasaddi etmemesi ‘’

Dördüncü şartta ayrıca herkesin kendi göreviyle uğraşması, başkalarının görevine karışmaması öngörülüyordu.

5.Şart

 “gerek âyan ve gerek vükelâ ve rical birbirlerinin zatına ve hanedanlarına kefil” olmaları gerekliliği hakkında taahhütte bulunmuşlardır.

 Sened-i İttifak şartlarına aykırı bir hareketi kanıtlanmadıkça, âyanlardan birisine devlet veya devletin taşradaki görevlilerinden “taarruz vukua gelir ise uzak yakın denilmeyip” cümlesinin taarruzu def etmek için çalışacaklarını taahhüt etmektedirler.

Ayrıca, bir âyanın ölmesi durumunda, vükelânın ölen âyanın hanedanını koruyacağı öngörülmektedir.

Taşra memalik hanedanları da kendi yönetimleri altındaki âyanları ve ileri gelenleri koruyacaklarına söz vermektedirler (ol hanedanlar dahi zîri idarelerinde olan âyanlara ve vücuha zamin olalar).

Hanedanlar kendi“hududundan hariç bir karış mahalle taarruz ve tasaddi” etmemeyi taahhüt edip, edenleri ise “cümleten davacı olup men” eyleyeceklerini bildirmektedirler.

Beşinci olarak, “fukaraya zulm” edenlerin“te’dip ve terbiyesine say olunacağı (çalışılacağı)” öngörülmektedir.

6. şarta

 Başkentte asker “ocaklarından ve saireden bir güna fitne ve fesad hadis olur ise”, çağrı beklemeksizin “cümle hanedanlar” başkente gelmeyi ve ayaklananları bastırmayı taahhüt etmektedirler.

7.şart, 

“fukara ve reayanın himayet ve siyanetinin esas olduğunu” hatırlattıktan sonra, hanedanların idareleri altında bulunan kazalarda “fukara  ve reayanın”vergilendirilmesinde “hadd-i itidale riayet hususuna dikkat” edeceklerine söz vermektedirler.

Vükelâ ve memleket hanedanları zulmün kaldırılmasını ref’i mezalim ve taaddi aralarında kararlaştırmakta ve şayet şeriata aykırı şekilde zulüm eden olursa, onu hep beraber men etmeyi taahhüt etmişlerdir ..

Bundan sonra, bu yedi şartın “hilafına hareket edilmemek üzere” Allah adına yemin kasem billah ve onun Resulü üzerine söz verildiği ahd birresul ve bu durumun belgelendirilmesi için bu senedin kaleme alındığı belirtitmişlerdir.

Sened-i İttifak  bir zeyl ile sona ermektedir. Zeyl de senedin devamlı olarak uygulanabilmesi aleddevam düstûrül amel tutulmasıiçin bundan sonra sadrazam ve şeyhülislâm olacakların makamlarına geçer geçmez bu senedi imzalamaları öngörülmüştür.

Sened-i İttifak, içerdiği şartların devamlı icrasına bizzat Padişahın “nezaret” edeceğini öngörmüştür.

 Sened-i İttifaktan Padişah ve sadrazam  birtakım avantajlar elde etmiştir.  Sened-i İttifak âyanlara da birtakım güvenceler sağlamıştır

Şöyle ki;

Padişahın ve devletin otoritesini herkesin kabul etmesi 1. Şart.

Sadrazama itaat 4. Şart

Vergi toplanmasına ilişkin emirlere uyma 3.Şart

Asker ocaklarının Padişaha itaati 1., 2. ve 6. Şart

 Ayanların kendi toprakları dışına müdahale etmemesi 5. Şart

Sadrazamın keyfi eylemlerinin önlenmesi 4. Şart

Suçsuz âyanlara haksızlık edilmemesi; hanedan haklarının babadan oğula geçmesinin kabul edilmesi; büyük âyanların idare alanlarının tanınması, büyük âyanların  kendilerine bağlı küçük âyanlar üzerindeki egemenliklerinin tanınması 5.Şart.

 Sened-i İttifakta “fukara ve reaya  ile ilgili şartlar da vardır.

 “fukara ve reayanın himayet ve siyanetinin esas” aldığını 7. Şart.

Sened-i İttifak, “fukara ve reaya”nın korunmasını, “fukara ve reayanın” vergilendirilmesinde ölçülü (hadd-i itidale riayet) davranılmasını7. Şart

“fukara ve reaya”ya zulm edilmemesini öngörüyordu 5. ve 7. Şart

Sadrazamın kanuna aykırı işlere girişmemesi 4. Şart

Suç işlenmesi durumunda soruşturma yapılmadan ceza verilmemesi 5. Şart

Sened-i İttifak, 7 Ekim 1808’de imzalanmıştır. Sened-i İttifakın arkasındaki güç olan Alemdar Mustafa Paşa  ise, 15 Kasım 1808’de yeniçeriler tarafından çıkarılan olaylar neticesinde ölmüştür Böylece Sened-i İttifak  etkisini büyük ölçüde yitirmiş, kendisinden bahsedilmez olmuştur.

 Sened-i İttifakın zeylinde her yeni sadrazam tarafından senedin imzalanması öngörülmüştü.

 Sened-i İttifak, Alemdar Mustafa Paşa’nın yerine geçen sadrazamlar tarafından imzalanmamıştır.

 “Meşveret-i Amme” âyanlardan gelen bir istek sonucu toplanmamıştır. Âyanlar İstanbul’a sadrazam tarafından çağrılmıştır. Ayanların hepsi de toplantıya gelmemiştir. Sened-i İttifakı imzalayanlar arasında 21 kişinin sadece 4’ü âyandır. Gerisi ulema ve vüzeradır. Keza Sened-i İttifakın içeriği incelendiğinde merkezin âyanlara oranla daha kazançlı çıktığı görülmektedir.

Sened-i İttifakın değeri  konusu.

Sened-i İttifak Osmanlı anayasal gelişmeleri bakımından “olumlu” bir ilerlemedir.

1.Sened-i İttifak , hukuk devletine doğru atılmış ilk adımdır,

2. merkezî devletin mutlakiyetinin feodal bir sistemde sınırlandırılması ve dolayısıyla mutlak monarşiden meşrutî monarşiye geçişin ilk adımıdır.

3.İktidarın müstebid karakterinin sınırlandırılması ve dolayısıyla demokrasi düzenine gidişin ilk çabasıdır. Sened-i İttifakın uygulanamamış olmasına zamanla mutlak monarşiden meşrutî monarşiye ve hatta âyanların temsil edildiği parlâmentolu bir monarşiye geçilebilmesini geciktirmiştir..

Sened-i İttifakın itici gücü olarak kabul edilen âyanların, yani feodalitenin, “çağ-dışı” niteliği nedir?  Örneğin Sened-i İttifak, bir “utanç belgesi” midir? “eşkiyalığın meşrulaştırılması”mıdır.

 “Sened-i İttifak âyanın elde ettiği hakları devlet ileri gelenlerine karşı korumak, derebeyliği de Avrupa’daki feodalite düzeni gibi “meşrulaştırarak” hakların babadan oğula geçmesini sağlamak amacını gütmekte midir? ”

Sened-i İttifakın koyduğu şartlar, hukuk normunun geçerliliği koşullarını taşımaktadır. Hangi etkilerle hazırlanmış olursa olsun, belgede kimin imzası bulunursa bulunsun, Padişahın hattı hümayunu ile onaylanmıştır ve bu nedenle hukuken bütün Osmanlı tebaasını bağlayan geçerli bir işlemdir. Kısa bir zaman sonra uygulamadan kalkmış olması, daha doğrusu “metrukiyet (désuétude)”e düşmüş olması onun “geçerliliği” ile ilgili değil, onun “etkililiği” ile ilgilidir. Sened-i İttifak geçerli bir hukuk normu olarak yürürlüğe konulmuş, ancak kısa bir zaman sonra etkililiğini yitirmiştir. Hukukun genel teorisinde etkililikten uzun bir süre mahrum kalan normların zamanla geçerliliklerini de yitirdikleri kabul edilmektedir.

Magna Cartada Yurtsuz Jean, baron ve asillerin haklarını tanımıştır.

 Sened-i İttifakta II. Mahmut âyanların haklarını tanımıştır.

Padişah otoritesini tekrar kurabilmek için âyanların birtakım haklarını tanımak zorunda kalmıştır. Kapsamları açısından Sened-i İttifak ile Magna Carta arasında bir benzerlik kurulabilir. Hazırlanış koşulları bakımından böyle bir benzerlik yoktur. 

Magna Carta gerçekten baronların bir dayatması sonucu oluşmuştur. Sened-i İttifak ta  âyanların böyle bir dayatması yoktur.

Sened-i İttifak bir anayasa mıdır ?

Devlet organlarının kuruluşunu, işleyişini ve bireylerin devlet karşısında sahip oldukları temel hak ve özgürlükleri belirleyen, yazılı veya teamülî, kurallar mıdır ?

 Bu anlamda Sened-i İttifak anayasal niteliktedir. Sened-i İttifakta, devlet organları arasındaki ilişkiler ile “âyan”, “fukara ve reaya”nın bazı hakları düzenlenmektedir.

Normlar hiyerarşisinde en üst sırayı işgal eden, kanunlardan farklı ve daha üstün bir usûlle konulan ve değiştirilebilen hukuk kurallarının bütünü olarak tanımlanmaktadır. Şeklî anlamda Sened-i İttifakın anayasal nitelikte olmadığı açıktır. Sened-i İttifakta kendisinin kanunlardan üstün olduğuna ilişkin bir ibare olmadığı gibi, değiştirilmesi için de özel bir usûl öngörülmemiştir.

Sened-i İttifakı bir “anayasa” olarak değil, “maddî anlamda anayasal nitelikte olan bir belge” olarak görmek  uygun olacaktır.

27 Mayıs 2017

A.Metin Uracin

İstanbul barosu

Dış İlişkiler merkezi Başkanı

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.