Dolar 34,2669
Euro 37,2504
Altın 3.070,46
BİST 9.006,55
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Per 19°C
Cum 19°C
Cts 15°C
Paz 15°C

SAVUNMANIN VE BARONUN TARİHİ – XIV

18 Temmuz 2008 17:00
79
A+
A-

     A. Metin Ura

18 Temmuz 2008

          “ Gelece zaman, İstanbul da  yarı- belirsiz bir gün uykusudur.” Siesta

            Mehmet Şehri Efendi.

Yazıhanesi Voyvodina Caddesinde Olmayan Avukat.                                                                                                                                     

Avukat. Yanyalı. Yanyalı Avukat. Kadılıktan yetişmiş Avukat. Gür söyleyen ve tok sesli Avukat. Yıldız Sarayında.  Malta Köşkünde. Çadır Altında.  Sultan A.hamid’in gözleri önünde yapılan mahkemedeki müdafaası ile meşhur avukat.  Mehmet Şehri Efendi. Yazıhanesi Voyvodina caddesinde olmayan avukat.

Mehmet Şehri Efendi Yıldız yargılamaları sırasında,  daima öğleden sonra , onyedi  sularında yazıhanesine giderdi.  Voyvodina caddesinde olmayan yazıhanesine.  Voyvodina caddesine yakın olan yazıhanesine. Vakar içinde. Vakur. Aheste giderdi. Sukunetli bir teffekkürle.  Suhuletle. Voyvodina caddesini geçip,  bir sigara içimlik yol yürüdükten sonra,  üst kısmında Kur’an ayetleri yazımış yaldızlı bir levha bulunan ve içinde dönen dervişler olan, tekkenin yanından giderdi.  Şeyh Gaip’in mevlevihanesi önünden geçerdi.   Ağaçlar içinde kasvet ve hüzün dolu mevlevihane’nin önünden. Galip Dede mevlevihanesinin önünden geçerken,  Mehmet  Şehri  Efendi her zaman nedense şu dizeleri kendi kendisine, boynunu bükerek,  söylerdi;

      Men misafirem vücud-u şehrimde,

                                                              menem.

                                        Men evvelem.

                                                     Men ahirem.

                                                                  Men kafirem.

                                                                          Men müminem.

                                                                  Men kabeyem.

                                                                         Men meyhaneyem.

Men misafirem vücud-u şehrimde menem.

 Sanki kendisini dinleyenler varmış gibi. Söylerdi.

Kimse dinlesin, istemeden.

 Şaşırırdı.

 Neden bu mısraları,  tam içinden söylerdi. Tam da kendi kendisine söylerdi.  Tam da kendisi için söylerdi.

Yokuştan çıkınca, derin bir nefes alıp Pera istikametine giderdi.  Dar sokakları olmayan caddeye,    Pera’ya .  Yazıhanesine.  Muhammi yazıhanesine.  Dik yokuşlu olmayan, düz caddede rahat yürünerek gidilen yazıhanesine. Merdivenlerle çıkılan, merdivenli şehrin, aynalar arasındaki, nefesli yerine giderdi.  Pera’ya. Nefes alınan yerine. Humbaracılar yokuşuna kadar olan,  seksen feet mesafede enva-i düşüncler içinde giderdi. 

1870 yangınının neden rüzgarlı bir günde başlayıp,  herşeyi kül ettiğini.

Ateşin,  silip süpürdüğü iç içe geçmiş  iki ve  üç katlı evlerin cumbalarını düşünürdü.

İtalyan,   İspanyol,  Fransız, İngiliz vel hasıl Avrupalı tacirlerin , yangından sonra  Marsilya,  Cenova ve Split’ten gemilerle getirip,  hammallara  nezaketle bindirdikleri, yontulmuş ve yontuk olmayan taşları düşünürdü. Merdivenli şehrin,  merdivenlerinden hammalların sırtlarına  tırmanmış taşları. Küfeler içinde yontulmamış taşları. Küfesiz yontulmuş taşları.  Yangın yerinde bina olacak taşları.  Avrupai taşları.   Avrupadan gemilerle yarı – hazır gelmiş taşları.  Selvilerle sıralanmış caddelerin, sıra selvileri’nin içinde calvinist duygusuzluk ruhuyla binalaşacak taşları.  Güneşin doğduğu yerdeki, Anadoludaki ( Evro-pea)  ne olur  olsun ;

Taşıma bak,

Gözümde ki, yaşıma bak.

diyen,

 melankolik ve buruk semavi olmayan taşları.  Sema’dan  düşmemiş ve sema’dan  kopupta gelmemiş taşlardan oluşacak binaları.

Düşünürdü.

Mimaride koç başlı olmayan, barok eğilimli taşları.  Liman ve acentelerinin ikametgah ve diğer mekan taşlarını düşünürdü.

Yangın sonrası genişlemiş cadde.  Pera.   İsveç Diplomatik misyonunu hemen geçince, rast tarafta dik rastlanan  yokuşlu caddenin, tam başındaki yazıhanesine giderken düşünürdü, Mehmet Şehri Efendi.

Kumbaracılar yokuşundaki yazıhanesine.

Humbaracılar yokuşundaki yazıhanesine.

Gavand’ın planını yapıp, tamamlayamadığı, uzun tünelin üstündeki yazıhanesine.

Eugene Henry Gavand.  Fransız mühendis.  Sene 1871.  Mayıs 1871. Bahar 1871. Cağla yeşilli 1871. Zeki mühendis. Voyvodinayı Pera’ya bağlayacak sistemli  tünelin planlayıcısı. Üç yıl boyunca plan yapan mühendis. Gavand.

 Paris,  Londra, İstanbul arasında mekik dokuduktan sonra , planını Sultan A.Azize,  huzurda takdim etmiş Fransız.

 Eminli şehrin demir raylar üzerinden geçtiğini Sultan A.Azize kabul ettirmiş mühendis.

Eugene Henri. Gavand.

 Bizans’ın aslan burçlu surlarının içinde, sirke satışının tarihi yerinde, Sirkeci de ,  Sultan A.Azize;

 “ demir yolu ister topkapı sarayının içinden, isterse sırtımın üzerinden  geçsin, ama yinede, geçsin”

sözünü söyletmiş Gar ve Tünel mühendisi Fransız.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.