HİNDİA BELENDA
A. Metin Uracin
’ Küçük Olan Büyüktür ‘
Hollanda yada Doğu Hind Adaları
10 Aralık 2005
1602’de oluşturuldu. Doğu Hindistan Kumpanyası.
Endonezya ve Adaları.
Tam tamına Sultan Ahmet Camisi’nin tamamlanmasından yedi yıl önce.
Birinci Ahmet bin altı yüz dokuz yılında ‘mas – mavi ‘ bir cami’yi yaptırmaya karar vermişti.
Mavi Cami.
Sultan Ahmet Camisi.
Gök renkliydi.
Gökten bir gece yarısı kayarak düşmüş gibi.
O tarihler de.
Hindistan Kumpanyası kurulmuştu.
Tarih o tarihti,
Okyanus renkli.
Mavimsi.
Göklerin yansıyan renklisi.
Rengini gökten alıp kendini göklere vermeyeni.
Doğu Hindistan Kumpanyası.
Üniversite yıllarımda mavi gök rengini çok sevdim.
Mavimsi Kumpanyayı çok merak ettim.
Nasıl bir tarihsel dönemdi.
Göklerin rengi’nin iç – mimari olarak kutsal mabetlere ebediyen derc edilmiş olanların ülkesi.
Bin altı yüz yıllı yıllar. Nasıl yıllardı.
Evliya Çelebi.
Seyahatleri ve Kurgular.
Abartılmış kurgular.
Sekiz cilde sığdırılamamış.
Yedi cildi elde.
Sekizinci cildi müzede olan kurgular.
Sultan Dördüncü Murat ve Bağdat seferi.
Bender Abbas Limanı’na gidemeden dönen Sultan. Murat. Dördüncüsü.
Bender Abbas. Liman. Okyanusa açılan liman.
Sultan gidemeyince eli boş dönemedi.
Bin altı yüz otuz sekiz.
Kasr –ı Şirin anlaşması.
Hudut Anlaşması.
Osmanlı – İran hudut Anlaşması. Pasaport neşir edildikten sonra dahi ‘ Pasant’ ile gelip –geçilen hududun anlaşması. Üç yüz yıl sonra otuz üç köylü’nün ölümüne hazırlandığını bilmeden misk –i amber kokusu ile karıştırılmış mürekkebe karıştırılarak imzalanmış olan.
Antlaşma.
Sultan Dördüncü Murat.
Bender Abbas Limanı’na gidemedi.
Kuzeye yöneldi.
Rivayet öyleydi.
Armenia Prensini yalın ayak derdest etti. İstanbul’a yan yana geldi.
Kendisi At ile . Beyaz At üzerinde. Prens ayakta.
Geldi.
Merhamet diledi. İstanbul’un en güzel yerini Prense verdi.
Armenia Prensi Aşi – yan.
Aşiyana. Aşiyanı verdi.
Mavi göklerden ve mavimsi okyanuslardan habersiz Aşiyan.
Aşk ve Meşk’in çiçekli bahçesi.
Her şey. Haberli – habersiz, her şeyden.
Boğaz ile avunan Aşiyan.
İşte o tarihlerde bir yerlerde Münster de bir anlaşma yapılmıştı.
İçinde menfaat olan merhametli antlaşma.
Omuz üzerinde kafa kalmamış seksen yıllık köylü savaşlarından sonra.
Avrupa da.
Aydınlanma.
Re – form – a – syon
Hollanda’nın hemen yanında. Uzak olmayan mekan da. Münster Antlaşması.
Bin altı yüz otuz sekiz yılında.
Calvinist Avrupa da. ‘’ Humanbeing is sinful’. ’ İnsanoğlu günahkardır diyen Avrupa da.
Golfstream Sıcak Su Akıntısıyla rengini kaybetmiş, kahverengileşmiş Avrupa da.
Mavimsi olmayan, maviye göz dikmiş Avrupa da.
Kumpanya’yı öğrencilik yıllarımda çok merak etmiştim.
Doğu Hindistan Kumpanyası.
Hollanda.
Küçük ülke.
Uzak Asya da ki sözü hatırlatan ülke.
‘’ Küçük olan büyüktür ’’
Denizden geldiler. Toprak aramaya geldiler.
Bin altı yüz kırk yılında.
Doğu Hind Adalarının Ticari Baş –Şehri.
Batavia
Hollandalılar.
İndo – nesiaya dan. Endonezya’ya. Malezya’ya. Cava. Batavia. Malakka. Mataram. Sumatra. Salabes. Malaku. Açe’ye.
Cava. Ada ülke. Endonezya.
Batavia’dan yönettikleri ticaret üslerle bir ticari tekel kurmaya yönelen Hollanda.
Bin altı yüz kırk bir de Malakka’yı aldılar.
Sultan Dördüncü Murat’ın inemediği Liman dan geçerek aldılar.
Rivayete göre.
Portekizliler den aldılar.
Mahalli hükümdarlıkları denetimleri altına almaya giriştiler.
Hollandalılar.
İçinde menfaat dolu merhamet yongalılar.
Güçlü devlet olan Mataram’ın iç çekişmelerinden yararlanarak adım adım topraklarını ele geçirenler.
Mataram Krallığı’ndan bıraka, bıraka küçük Yogyakarta ve Surakarta sultanlıklarını bıraktılar.
Doğu Hindistan Kumpanyalılar.
Nam – ı diğer Hollandalılar.
Ekinleri toplamak için ‘’ekim ve vergi ‘’sistemi kuranlar.
Osmanlıdaki Reji idaresinden daha berbattılar. Duyun – u Umumi teşkilat ve İstanbul Erkek Lisesi gibi binalar yaptılar.
Gemilerle geldiler.
Melon şapkalı.
Fötr varyantlı.
Beyaz elbiseli ve asalıydılar.
Asalarını ellerine aldılar.
Adım, adım doğu hind adalarını dolaştılar.
Büyük oldular.
Büyüdüler.
Küçük olan büyüktü.
Uzak Asya da.
Zengin oldular.
Gemiler. Kaptanlar. Mürettebat.
Zenginliğe şahit oldular.
Jenever içerek zenginliğin kaynağını unutmak istediler.
Unuttular.
Dünya bu dünyaydı.
Münster de Protestan Ahlakı kazanmıştı.
Bu dünya da hayat rasyon du. Rasyonel.
Hesaptı
Kazanmıştı.
Tek olan ‘ EL ‘ di.
Merkez di.
Sistem di.
Rasyonel. Sistemli. Huzursuz ve konformist miydi?
Tekel ve Zulüm.
Bir müddet sonra colon sistemi kırılmaya başladı.
Colon, sütun demekti.
Tek el – i kuvvetli tutan kazık demekti.
Kırıldı.
Kaçakçılıkdan
Merkezi tek- elin masraf ve giderlerinden.
Yolsuzluklardan.
Rekabetinin artan baskısından.
İlahi adalet bu muydu?
Kumpanya güçlükler içindeydi. Yıl.
Bin yedi yüz seksen dört yılıydı.
Selimiye Kışlası’nın yapımından tam tamına on beş yıl öncesiydi.
Mavimsi denizlerden habersiz İstanbul da.
Paris Anlaşması. Bin yedi yüz seksen dört.
Ser – best – li’ğe Doğru.
Doğu Hint suları serbest Seyr –ü sefer’e açıldı. Bin yedi yüz seksen dört. Aynı yıl.
Hollandalılar,
Yerel ayaklanmaları fütürsuzca bastıracaklardı.
Sultanlıklara tanıdıkları muhtariyete son vereceklerdi.
Sultanlıklar,
Cava.
Sumatra
Ve
Padri de.
Cultuurstelsel
Kültürsistemi
Ne Büyük İroni.
Tarım Sistemi.
Cultuurstelsel.
Yeni bir yöntem geliştirmişlerdi.
Her köyün ekili alanlarının beşte birini ihracat ürünlerine ayırmasını istemişlerdi.
Doğu Hind Adalı Ahaliden.
Endonezya Halklarından.
Menfaatli Merhametliydiler.
Merhametlerinin içinde menfaat vardı.
Hollandalıydılar.
Hileli Nezaketliydiler.
Nezaketlerinin içinde hile vardı.
Ürünlerin beşte birini vergi olarak köylülerin vermesini istediler.
Ne sistemdi?
Kolonyalist Tarım Sistemi.
Ne Kültürdü?
Cultuurstelsel.
Colon.
Colonyalism.
Sömürgecilik.
Kolonyalisim
Tarım Sistemi.
Çok uzaklardaki Küçük Hollanda’nın gelirlerinin üçte birini sağlamış olan sistem
Köylüleri ağır sömürü altında yoksullaştıran Münster antlaşmalı Protestan ahlakı.
RASYONEL DÜNYADA, Günahlar insanlık.
Dediler.
Yaptıklarına meşruiyet verdiler.
İnsanlara güvenmediler.
Kendileri gibi bildiler.
Taş ile Toprak arasında ki mekanı kirlettiler.
Modernleştiler.
Medenileşmek insana güvenmeden yapılan ticaret miydi?
Mahalli rahatına düşkünler bem – beyaz kıyafetler içinde başlarında fötr şapkalı ellerinde asalı, gemilerle uzaktan gelen bu insanlarla işbirliğine girdiler.
Col- labore ettiler. Birlikte. Libere ettiler.
İşte.
Kahve,
Şeker
Çay plantasyonlar da
ve
Tütün
Kauçuk,
Kopra,
Kalay. Her yerde. Talan edilince.
Açe Savaşı başladı. Selebes ve Maluku’ya yayıldı. Bin sekiz yüzün sonları mıydı.?
Bin dokuz yüz on iki yılında Serakat İslam kuruldu. İslam Birliği.
Serakat.
Birlik.
Aynı yıllarda.
Doğu Hindistan Kumpanyasının kurulmasından üç yüz altı yıl sonra.
Mavi Cami’nin.
Sultan Ahmet Camisinin yapılmasından üç yüz üç sene sonra.
Hollandalılar, sömürgenin ‘ Batı Uygarlığıyla..! ‘ bütünleşmesini sağlama düşüncesinden yola çıkarak bir politika geliştirdiler
Doğu Hint Adaları Sosyal Demokrasi Birliği. ISDV
Halk Konseyi
Volksraad
Hollandalı sömürge yönetiminin demokrasi adına, sınırlı temsille oluşturduğu Halk Konseyi
Volksraad.
İç içe geçen mücadeleyi durduramadı.
Hollandalılar, Bin dokuz yüz yirmi yılında Doğu Hint Adaları Sosyal Demokrasi Birliği kurdular.
Sonra,
Doğu Hint Adaları Sosyal Demokrasi Birliği
Endonezya Kominist Partisine dönüştü.
TKP’den
Türkiye Kominist Partisinden bir sene evvel kurulmuş parti. Endonezya Kominist Partisi
Sarekat Islam içindeki tutucular bağımsız bir mücadele çizgisine yöneldiler.
Bandung.
Siyasi şehir.
Endenozya da.
Sukarno. Endonezya Milliyetçi Partisi.
Geniş Cephe.
Hollanda yönetimiyle işbirliğini reddeden Parti –Cephe.
Japonya’nın Cava’yı işkali
ve.
İkinci Dünya Savaşı.
İşkale Karşı Milliyetci Cephe.
Japonya’ teslim olması .
Savaşın sonu.
On yedi Ağustos bin dokuz yüz kırk beş.
Batavia da bağımsızlık.
İlanı..
Endenozya’nın başşehri Cakarta da.
Cumhuriyet.
Sömürge yönetimin devri.
Batavia da.
Görüşme masasına oturmak zorunda kalan Hollanda.
Batavia da.
İki sene sonra. Rasyonel hesap.
Hollanda.
Anlaşmaları çiğneyerek yönetimi zorla ele geçirmeye çalışan kolonyalist.
Sonuç vermedi.
Ne hazin bir öyküdür.
Hollandalılar, tekrar Endonezya’yı sömürgeleştirmek istediklerinde, onlarla Malaku halkı işbirliği yaptı.
Ne hazin öyküdür.
Kısa boylu.
Uzun düz saçlı.
Beyaz sık dişli bu insanlar, iyi savaşçılar olarak doğu hind adalarında tanınırdılar.
Savaştılar. Bu küçük insanlar.
Hollandalılarla yan yana savaştılar.
Kendi kardeşlerine karşı.
Sömürgeciler çekilirken.
Gemilerle.
Onları da yanlarına aldılar.
Dört ‘ K’ ülkesine.
Hollanda ya. Hollandalıların yanlarında geldiler.
Hollanda da.
Volk. Halk arasında söylenen dört ‘ K’ ülkesine.
Koud,
Kikker,
Kut,
Kanker land’a geldiler.
Malakular.
Hollandalılara benzemeyenler. Ayrılacaklar. Ayrılmalıydılar. Ayrıldılar.
Zorla. İstemeye, istemeye. Gönülsüzce.
Hollandalı ex –efendileri, onları barakalara doldurdular.
Malakuları.
Doğu Hint Adalarının, kardeşlerine hain, düşmanlarına sadık insanlarını.
Merhametsizce ve nazikçe barakalara doldurdular.
İşte o zaman. Malakular, efendileri gibi rasyonelleştiler.
Hesap yaptılar. Baraka rasyon du. Rasyon bu dünyaydı.
İsyan ettiler.
Hollanda da Tren kaçırdılar. Rehineleri vardı. Öldüler. Teröristiler.
Küçüktüler. Küçüldüler. Daha çok küçüldüler.
Hani, bir Uzak Asya deyişi vardı
‘’ Küçük Olan Büyüktür ‘’ diye.